BALIKESİR İLİ EĞİTİM TARİHÇESİ, TEKKE ve ZAVİYELER
Balıkesir Bölgesinde ilk eğitim faaliyetinin, Roma
İmparatorluğu zamanında, Misyalı’ların yaşadığı alan içerisindeki Edremit/Kaz
Dağlarında(İda) başladığı bilinmektedir.
Diyotim isminde bir Rum Şairin, Kaz Dağları tepesinde açtığı
okulda öğrencilerine dil ve edebiyat dersleri verdiği, yöredeki kalıntıların
incelenmesiyle ortaya çıkmıştır.
Osmanlı Devleti kuruluş aşaması ve öncesi zamanlarda gerek
mesleki ve gerekse diğer sosyal konularda öğretim görevi Ahi Teşkilatları(Loncalar) ve değişik
ulemalar tarafından kurulan örgütler tarafından yerine getiriliyordu.
Bunlardan
belli başlı olanlar :
Ahi Örgütleri(Fütüvvet örgütleri), Alp Örgütleri(Gaziyan-ı
Rum), Bacıyan-ı Rum(Kadınlar örgütü), Abdalan-ı Rum(Dervişler, Türkmen
Babaları, Tarikatlar), Mevlevi ve Babai Tarikatları gibi örgütlerdir.
Bu örgütler kendi bünyelerinde ve alanlarında eğitim
verdikleri gibi, halkın bir merkezde toplanıp yerleşik düzene geçilmesinde
büyük rol oynadıkları bilinir.
Balıkesir Bölgesi Babailik ve çeşitli meslek dallarındaki
Ahilik teşkilatlarının en yaygın olduğu bölgeler arasında gelmektedir.
Bu örgütlerin merkezleri, kurulan zaviyeler, tekkeler ve
özellikle Yıldırım Beyazit Medresesi(Eski Cami Medresesi) Balıkesir’in ilk
öğretim kurumları olarak tarihe geçmiştir.
Osmanlı Döneminde de Ahi başındaki Pirler, şeyhler, Babalar,
Dervişler etkinliklerini sürdürmüşler, öğretim konusunda büyük roller
üstlenmişlerdir.
Bunlardan, Abacılık mesleğinin Piri(Kethüdası) Abdullah
Baba, Ünlü Hasan Baba ve Vakfiyelerin yetkilisi ve Fatih’in Hocası Zağnos Paşa,
Şahanhisar mahallesinde birer Zaviyesi
olduğu bilinen Ahi Mehmet ve Ahi Mustafa, 15 nci yüzyılda Balıkesir sosyal
yaşamında oldukça etkili olan ve Buhari’nin en gözde müritlerinden Şeyh
Lütfullah (Mezarı kendi adına yaptırılmış Şeyh Lütfullah Camiindedir).
Hacı
Bektaşi’yi ziyareti dolayısıyla Balıkesir’e gelen Ahmet Yasevi’nin
müritlerinden Sarı Saltuk(Mehmet Bahadır), (Edremit yöresindeki Alevi’lerce
saygıyla anılan Sarı Saltuk’un Sarı Kız Efsanesi ile ilişkili olabileceği, bazı
araştırmacılarca iddia edilmektedir), Fatih devrinde Edremit’e gelerek
zaviyeler açan ve özellikle Mestçi Esnaf arasında büyük saygı gören Şeyh İlahi
gibi saygın liderlerin bölgede varlığını ve etkisini sürdürmesi yanında İshak
Baba’nın bir zaviye kurması, Paşa Sultan tekkesi, Hamza Bey Zaviyesi gibi
birçok tekke ve zaviyelerin varlığı, Balıkesir’de 16 ncı yüzyıla kadar geçen
zaman içerisinde sosyal ve düşünsel
yaşamın ne kadar canlı olduğu ve zirveye yükseldiği hakkında kesin fikir
vermektedir.
Halkın bilinçlenmesinde ve eğitiminde büyük roller üstlenen
bu örgütlerin etkinlikleri ve saygınlığı, Osmanlı Devleti’nin, İslamın Sunni
Mezhebine ağırlık vermesi ve Hanefi görüşünü benimsemesi, zaman içerisinde
yavaş yavaş hızını kaybetmeye başlamıştır.
Herne kadar Ahilik ve diğer birkaç lider grupları varlığını
sürdürmüş, tekke ve zaviyeler yerini korumuş isede, ağırlık Tekke ve
zaviyelerden Medreselere, Ahi ve Şeyhlerden Ulemalara geçiş süreci başladıktan
sonra, bu örgütlerin eski etkinlikleri
zaman içinde yok olmaya yüz tutmuştur.
Osmanlı Devleti zamanında , Yönetici ve görevli kadrolarda
Ahi’ler, Alp’ler, Türkmen Şeyhleri, Abdalan
Örgütlerinin yetiştirdiği kişiler karşımıza çıkarken, İmparatorluk
sistemine geçişten sonra artık, devlet dairelerinin alt katlarına dahi bu
örgütlerden yetişenler alınmamaya başlamış, bunların yerini “İlmiyeli” diye
adlandırılan Medrese çıkışlılar almaya başlamıştır.
Medreselerde, İslam Sunni mezhebinin Hanefi kolu öğretisi
ders olarak verilmektedir. İslam dininin en radikal, en baskıcı ve bağnaz
mezhep dalı olan Hanefi’likde, kayıtsız şartsız devlete, dolayısıyla Hakana
bağlılık esastır, Bir Müslüman dinin tüm kural ve ibadetlerini yaşarken yerine
getirmek zorundadır ve bunun af edilmesi söz konusu olamaz.
Yöneticiler bu kuralları
takip etmek, icabettiğinde cebren yaptırtmak zorundadır, gibi kur-an la hiç
ilgisi olmayan, saçma sapan dikta rejimi meraklısı Emevi uydurması yorumları
içermektedir Hanefi’lerin ana ilkesi.
Tabi bu durum Ulu Hakan’nın, Devlet Büyüklerinin, Dini erkanın,
hatta günümüzde kendilerini muhafazakar olarak tanıtan siyasetçilerin çokda
işine gelmektedir.
Olayın içine birde, binlerce yıl öncesi akıllı bir Maya Din
adamının icadı olan “Şehitlik Mertebesi” ni koyunca, yemede yanında yat gibi
bir devlet idaresi çıkar ortaya.

Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinin ardından kurulan ve 300
yıla yakın bir zaman içerisinde, halka ve müritlerine gerek iş konusunda ve
gerekse sosyal yaşam ve yerleşik düzen konularında ders veren, onları eğiten,
Ahiler, Alpler, Abdalan Örgütleri, Babalar, Türkmen Beyleri ve Tarikat şeyhleri’nin
faaliyet alanları, XV nci Y.Y.dan itibaren iyice daraltılmış, toprak varlıkları
ellerinden alınmış, siyasal konulara girilmemek şartıyle, tamamen pasifize bir
durumda ayakta kalmalarına izin verilmiş, Cumhuriyet’in ilanından sonra ise resen
hukuki durumları son bulmuştur.
Zamanında bulunduğu mevkilere değer kazandıran, eğitim ve
öğretim veren merkezlerden Tekkeler, Zaviyeler ise bir çoğu içinde yeşil
çuhalarla örtülmüş mezarlar bulunan türbelere dönüştürülmüş, cahil ve batıl
inançlara bağlı bir takım insanların umut ve adak mekanı haline gelmiştir.
-->
Tweetle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder