27.1.13

Balıkesir Halk Kültürü-Halk Oyunları



BALIKESİR HALK KÜLTÜRÜ-GELENEKLER-OYUNLAR

HALK OYUNLARI 
Balıkesir Halk Oyunları zengin bir yapıya sahiptir.Yörede bulunan birçok farklı etnik grup kültür çeşitliliğini ortaya çıkarmaktadır ve bu halk oyunlarınada yansımaktadır. Genel olarak bakıldığında İlde oyunlar daire,düz çizgi ve karşılıklı geçişler şeklinde oynanmaktadır.Yöredeki oyunlar genel halk oyunları türlerinden Zeybek,Güvende,Kaşık Oyunları ve Bengi sınıfına girmektedir.

Balıkesir Yöresinde Günümüzde Oynanan Başlıca Halk Oyunlarının İsimleri:
Harmandalı,İkili Güvende,Toplu Güvende,Bengi,Baydan Nazmiye,Karyolamın Demiri,Akpınar,Hatçam,Azime,Bağ Yüzünün Çamları,Durnalar,Tüllek(İğde Dalı),Demirciler,
Ağır Hava,Koca Arap,Kemeraltı,Doğanlar Zeybeği,Sekme,Kayalcanın Taşları(Yörük Ali),Mendili Oyaladım,Karşılama,Şerifem,Aşağı Yoldan,Tünleme,Mende,Yörük Dağı,Ninna,
Suda Balık Oynuyor,Sarı Karınca,Köroğlu,Aldı Dereleri,Koybatın Dereleri,Dursunbeyin Hanları,Şıngır,Edremit Güvende,Yılanı Yılanı,Savaştepe Zeybeği,Bandırmalı Güzelim,Alay Havası,İsmailler Zeybeği,Koca Kuş,Koca Ceviz,Dada Zeybeği,Entarisi Damgalı,Oğlanın Adı Hakkı,Ergama,Sabai Güvende,Tabancalı,Kozak Dağının Çamları,İsmailli,Yanık Hatçem.

Kadınların Oynadıkları Oyun Adları:
Akpınar, Hatçam, Mende, Azime, Durnalar, Demirciler,Tüllek (İğde Dalı), Mendili Oyaladım,Yörük Dağı,Ninna,Suda Balık Oynuyor,Bandırmalı Güzelim,Kozak Oyunu,Entarisi Damgalı,Oğlanın Adı Hakkı,Ergama,Sarı Karınca.

Kadın Oyunlarında Çalgı:
Geleneksel olarak bakır tava,kazan,kaşık ve zilli maşa kullanılmaktadır.

Erkeklerin Oynadıkları Oyun Adları:
İkili Güvende,Toplu Güvende,Bengi,Ağır Hava,Karşılama,Koca Arap,Kemeraltı,
Sekme,Kayalcanın Taşları,Şıngır,Edremit Güvende,Yılanı Yılanı,Savaştepe Zeybeği,Alay Havası,İsmailler Zeybeği,Koca Kuş,Dada Zeybeği,Doğanlar Zeybeği,Aldı Dereleri,Koybatın Dereleri,Sabai Güvende,İsmailli,Tabancalı.

Erkek Oyunlarında Çalgı:
Geleneksel olarak bağlama,davul,zurna veya klarnet kullanılmaktadır.

ZEYBEK OYUNLARI (Erkek Oyunları)
a. Ağır Zeybek oyunları:
Genellikle Ayvalık, Burhaniye, Havran ve Edremit dolaylarında rastlanılan oyunlar ağır zeybek oyunlarıdır. Örneğin; Sebai Güvende, Edremit Güvendesi, Alay Havası, Tabancalı, Eski Kozak Zeybeği, İsmailli, Çakır Ayşe, Koca Arap, Savaştepe Zeybeği, Harmandalı ve Karyolamın demiri bu kategoriye sokulabilir. Bu oyunlar aynı zamanda çoğunlukla manav köyleri ile yörük ve tahtacı köylüleri tarafından oynanmaktadır. Bu kültür iki öğeden beslenmektedir. Birincisi, Kazdağı kültürü. İkincisi Kozak kültürü.

b. Kırık Zeybek oyunları:
Balıkesir merkez, Balya, İvrindi, Gönen ile Bigadiç'in batı köylerinde dolaylarında oynanan oyunlar genelde ağır ve ağdalı olmaktan ziyade kollardaki kırıklık ve hareketlerdeki çeviklikle ön plana çıkar. Bu oyunları üç gruba ayırabilir. Bu köyler aynı zamanda manav ve muhacır köyleridir. Bu oyunların hepsine birden ova oyunları veya ova kültürü de denir.
1-Güvende tipi oyunlar: İkili Güvende, Toplu Güvende, Ağır Hava, Doğru Hava, Sarhoş Havası, Kemeraltı, Doğanlar Zeybeği bu tipte oyunlardır. Toplu olarak dairede oynanır.
2-Bengi tipi oyunlar: Pamukçu Bengisi, Karşılama, Balıkesir Zeybeği, Balya Bengisi, Hambar Altı Kum Altı. Bengi ayak yapısının kökeni manav köyleridir. Yapılan araştırmalarda birçok manav köyünde bengi ayak yapısı tespit edilmektedir. Muhacır köylerin de manav köylerinden öğrendiği tahmin edilmektedir.
3-Zeybek tipli oyunlar: Bu köylerde Harmandalı, Karyolamın Demiri, Bağ Yüzünün Çamları gibi zeybek oyunlarına rastlanır.

c. Kaşıklı Zeybek oyunları:
Dursunbey, Sındırgı ile Bigadiç ve Kepsutun bir kısmında daha çok kaşıklı zeybek oyunlarına rastlanır. Bu ilçelere bağlı köylerdeki tespitlere göre giyim tarzı da oldukça farklıdır ve oyunlarda kaşık eşlik aracıdır. Oyunlar genelde sekmeli oyunlardır. Aynı zamanda bu oyunların oynandığı köyler yörük köyleridir.
Bu kesimdeki köylerde erkeklerin oynadığı oyunlara örnekler:  
Akpınar, Azime, Sekme, Sektirme, Cezayir, Kayalcanın Taşları (ikili zeybek), Şerifem, Aşağı Yoldan, Yılanı Yılanı, Koca Kuş, Dada Zeybeği, Aşağıdan Çıktı Bayrağın Ucu, Evleri Var Üst Başta (dörtlü zeybek), Akdağ Yaylası, Köroğlu, Kocaceviz, Yörük Ali.

KADIN OYUNLARI
Geleneksel olarak kadın oyun enstrümanları bakır tava,kazan,kaşık ve zilli maşa kullanılmaktadır. Oyunlar türkü eşliğinde oynanır. Kadın oyunları genelde etnik yapıya göre kategorize edilmektedir.
Yörede Türkler 5 gruba ayrılmaktadır. Manavlar, Yörükler, Tahtacılar, Çepniler ve Muhacır Türkler. Söz konusu gruplar kendi oyunlarını üretmişler ayrıca birbirlerinden de etkilenmişlerdir. Bunun yanında altıncı Türk grubu Tatarlar olup, oyunları diğer beş gruptan oldukça farklıdır.
a. Manav Oyunları
Manav oyunları, Manav köylerinde kadınlar tarafından özel günlerde oynanan oyunlardır. Eskiden genelde evin içinde oynanırdı. Bu oyunlar kaşıksız oyunlardır. Manavlar, 10.yy'dan itibaren bölgeye yerleşmiş ilk Türkmen obalarıdır. Sonradan yerleşen yörüklerden ve muhacırlardan ayrılması için bu tanım kullanılır. 
1-Zeybek tipli oyunlar: 
Harmandalı, Karyolamın Demiri, Entarisi Damgalı,
2-Karşılıklı oynanan sekmeli oyunlar: Mende, Şıngır, Eşmem Ben, Asmaların Filizi, Dere Boyu Düz Gider, Çay Benim Çeşme Benim, Yeşil Dağlar, Bandırmalı Güzelim, İnce Memet, Suda Balık Oynuyor, Koca Oyun-Hopde Güzelim, Aya Baktım.
3-Bengi tipli oyunlar: Karşılama.
b. Yörük oyunları:
Bu oyunlar kaşıklı zeybek oyunlarıdır ve Dursunbey, Sındırgı, Bigadiç, Kepsut ile bazı Savaştepe köylerinde oynanır. Oyunlarda konar-göçerliğin etkisi vardır. Yörük kadın oyunları 3 alt kategoride incelenir: 
Sekmeli, adımlı oyunlar, hoplamalı oyunlar.
1-Sekmeli oyunlara örnek:  Akpınar, Azime, Şerifem, Aşağı Yoldan, Yörük Dağı, Dursunbeyin Hanları, Aşağıdan Çıktı Bayrağın Ucu, Şu Derelerin Taşları, Bir Yakadan Bir Yakaya, Güzelim Güzelim, Şıngır, Süpürgesi Aynalı, Yanma Yürek, Zerdali Dali
2-Adımlı oyunlara örnek: Demirciler, Bakırcılar, Bahçelerde Üzerlik gibi
3-Hoplamalı oyunlara örnek: Tünleme,Oğlanın Adı Hakkı, Köroğlu, Kocaceviz, Kırmızı, Hatçam, Durnalar, Tüllek(İğde Dalı) gibi
c. Tahtacı Türkmen oyunları:
Balıkesir yöresindeki Tahtacı Türkmenleri tarafından oynanan oyunlardır. Bu oyunlarda kaşıksızdır. Kendine özgü tavrı vardır. 
Bu oyunlara örnekler: Al Basmalar Aldım, Haydi Güzelim, Bağlarım, Baydan Nazmiye, Mendili Oyaladım, Sarıkarınca, Akpınar.
d. Çepni Türkmen oyunları
Yörede çetmi olarak adlandırılan köylerde oynanan geleneksel oyunlardır. Sözkonusu oyunlar türkmen oyunları ve yörük oyunlarına benzerlik gösterir. Ayrıca kostüm bakımından Tahtacı Türkmenlerinden daha çok Yörük giyimine yakın özellikler taşır. 
Bigadiç ve Balıkesir Merkez'de yoğunlaşan Çepni köylerinde tünlemeli oyunlara rastlanmaktadır. Bunlardan biri Kırmızı adlı oyundur.
e. Muhacır oyunları:
Bu oyunlar Balıkesir yöresindeki genelde Bulgaristandan 17. yy'da gelmiş muhacır köylüleri tarafından oynanan oyunlardır. Kaşıksız oyunlardır. Örnek; Karşılama, Hora, Vangel Çantası, Ayva ile Nar, Gürgenin Dalları ile manav oyunlarını da oynarlar.

PAMUKÇU BENGİSİ
Yörede ünlü olan oyun çeşitlerinden biridir.Pamukçu Köyü ile bu oyun özdeşleşmiştir. Kelime anlamı “sonu olmayan,ebedi” olan oyunun menşeisinde cengaverlik unsuru bulunmaktadır. Benginin kendine has bir çıkış havası vardır.Asıl havadan ayrı olup gezinti şeklindedir.


Bengi 8-10-12-15 kişi ile oynandığı gibi,daha fazla kişilerle de oynanır.Bengi’de beş figür vardır.Figür aralarındaki hareketler ise oyunun manasını belirler.Oyunlar daire biçiminde ve soldan sağa doğru oynanır.

Pamukçu yöresinde köy düğünlerinde,bayramlarda ve eğlencelerde İkili Güvende,Toplu Güvende ve Bengi oynanmaktadır.Bengi oyunun yurt çapında tanıtımı için 1975’de Pamukçu Köyü’nde bir dernek kurulmuştur. Dernek faaliyetlerini sürdürmektedir.

İKİLİ GÜVENDE 
Murat KARABULUT tarafından derlenen oyun köy düğünlerinde, bayramlarda, Akpınar eğlencelerinde ve sohbetlerde gençler tarafından oynanır.
Sadece iki kişi tarafından oynanan bu oyun oldukça hareketlidir. Belirgin figürleri dönme ve çökmelerdir. Bu oyun boy ve kabileler arasında yapılan mücadelede, iki tarafın en güçlü savaşçılarının karşılaşmasını temsil eder.
Oyuna başlamadan önce müzik eşliğinde kısa bir gezinti yapılır. Yörede bu gezintiye “ Aldırma “ , oyuna başlama haline gelmeye de “ Oyuna Alma “ denir. Baştan sona kadar çökme ve dönme figürlerinden meydana gelen oyun, hızlı tempoda yapılan seri hareketlerle sürdürülür.

TÜNLEME
Sevinç YAŞAR tarafından derlenen oyun bayanlar tarafından düğün ve kına gecelerinde oynanmaktadır.Daha çok Balıkesir ilinin Kepsut ilçesine bağlı Ahmet Ölen köyünde bu oyun görülmektedir.
Oyun kadın ve genç kızların bakır tava ile söyledikleri türkü eşliğinde en az dört kişi veya daha fazla kişi ile kaşıkla oynanmaktadır.

1-Oyun Türküsünün Sözleri:
"Sevdiğim aşağıda ben yukarıda savaşam
İzin ver Allah’ım yare kavuşam
Sen benimsin ben seninim ey güzel.
Barış, mezarların kar olmayınca
Girmem evinize yar olmayınca
Bu tepeden o tepeye ev olur
Alem sevdiğine yanar del(i) olur."

2-Oyunun Figürleri :
a)Düz Figür: Figür sağ ayakla nokta yapılarak başlar.Sağ ayak taban basarken sol ayak dizden yukarı çekilir ve sağ ayak üzerinde iki kez sekme yapılır. En son olarakta iki ayağın tabanı yere basılır.Aynı zamanda kollar baş hizasında yanda yukarıya kaldırılır.

b)Geçiş Figürü: Figür sağ ayak nokta yapılarak başlar.Sağ ayak taban basarken sol ayak parmak ucu ile vücut ağırlığı yukarıya çekilir,bu hareket iki kez tekrar edilir.Daha sonra sol ayak taban basarken sağ ayak dizden yukarı çekilir ve bir kez sekme yapılır bundan sonra sağ ayak tabanı basılırken sol ayak dizden yukarı çekilir ve iki kez sekme yapılır.En son olarakta iki ayağın tabanı yere basılır.Aynı zamanda kollar baş hizasında yanda yukarıya kaldırılır.
3-Oyunda Giyim –Kuşam:
1-Başa;altta çetki üstte çember (Allı bez-Karanfilli bez )
2-İçe;Dokumadan göynek yada dokuma olmayan fistan
3-Üstte;Kaftan ( Üçetek )
4-Yakalık
5-Zıbın
6-Kemikli bağ
7-Şal ( Arkalaç )
8-Peşkir
9-Yün çorap
4-Oyunda Aksesuar : Kaşık.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

BALIKESİR GELENEKSEL GİYSİLERİ
a)Kadın Giysileri: 

-Baş giyiminde ilk al bez başa sarılıp uçları başın üst kısmına gelecek şekilde bağlanır.
-Al bez Yörüklerde ipek veya saten kumaştan olup,başın arkasına gelecek kısmı pul ve boncuklarla işlenmiştir.
-Kenarları yeşil şeritli boncuk,pul ve karanfillerle oyalanmıştır.
-Al bezin üzerine alın bezi bağlanır.Yörüklerde alın bezinde hakim renk çoğunlukla siyahtır.
-Bezin kenarları boncuk ve pullarla işlidir.
-Türkmenlerde ise al ve yeşil olmak üzere iki renk vardır.
-Başta öne ve arkaya gelecek olan bölümlerin ortaları ve uçları pullarla işlidir.

-Üst bedene göynek/gömlek giyilir.
-Kadın gömleklerinin boyu ayak bileğine kadar uzun,Yörüklerin yaşadığı bazı dağ köylerinde ise diz altında ön ve arka beden bütün halinde kesilir.
-Gömleklerin etekleri dize kadar çepeçevre kırmızı ve mavi yün iplerle işlenir.
-Yakası göğüse kadar açıktır. Bu açıklık düğme veya iğne ile kapatılır.
-Türkmenler de ise gömlek grep kumaşından yapılır.Belden başlayarak yan tarafa gelecek şekilde üçgen bir parça eklenir.Bu parçanın etek kısımları su taşı ve pullarla işlenir.
-Bu parçanın üst bölümünden aşağı doğru sarkan oya işleme üzerine püsküller görülür.
-Gömleğin altına şalvar (işlemeli don) giyilir.
-Şalvar pamuklu,dokuma bezden yapılan bol ağlı bir giyim parçasıdır.Donun üstüne iç etek ve en üste de üçetek giyilir.
Üçetek ismi entarinin belden aşağı kısmının üç ayrı yaprak,dilim halinde yapılmasından gelir.Kutnu,telli,altı parmak,atlas benzeri kumaşlardan ve düz dokumalardan dikilir.Yaka yuvarlak kesimlidir.


-Ön kenarları,etekleri ve kol ağızları su taşları ile süslenmiştir.
-Üç eteğin arkasına kare şeklinde dokunmuş,üçgen şekilde katlanarak kullanılan arkalaç,öne çubuklu veya siyah dokumadan üzerine motifler işlenmiş önlük ve bunları bağlamada kolon (çalpara) sarılır. 
-Kolon (çalpara) iki parmak kalınlığında yaklaşık iki metre uzunluğunda ve uçları dongurdaklı olan bir dokumadır.
-Dongurdaklı uçları arkalacın üzerinde sallanacak şekilde önlük üzerinden bele dolanır ve arkada düğümlenir. 
-Üst bedene son olarak cepken giyilir.Yörede fermene,derme gibi isimler alan cepken kadife kumaştan yapılır ve sim-sarma ile motiflendirilir.
-Ayağa ise beyaz yünden nakışlı çorap ve karanfilli kundura,sırmalı potin,çarık,sarı edik veya göğe bakan giyilir.

b)Erkek Giysileri: 
-Erkek giyiminde başa beyaz veya kahverengi keçeden yapılan dal fes adı verilen fes giyilir.
-Yörüklerde daha çok koyu renkte olup kenarlarına yeşil şerit geçirilmiştir.Şeritin etrafı pul,boncuk ve karanfillerle süslenmiştir.Üçgen şekline getirilip üçgen tarafı sol yana gelecek şekilde dal fesin üzerine düğümlenir.
-Ovada yaşayanlar ise dal fes üzerine renkli,çubuklu veya siyah poşu sararlar.
-İnce katlanan poşu,fes ve kalpak üzerine dolanarak,üçgen tarafı sağ yana gelecek şekilde düğümlenir.
-Boyuna oyalı yazma üçgen şekli öne gelecek şekilde bağlanır.
-Üst kısıma gömlek üzerine camedan giyilir.Camedanın üzerine delme ve üzerine de
kartal kanadı giyilir.
-Kadife,çuha veya dokumadan dikilir.Yakası “V” kesimli olup önü açıktır.
-Kolun sırf omuz kısmı bedene tutturulur,alt kısmı açıktır.Boyu el üzerine kadar iner.Yaka kenarı,etek ucu ve kol çevresi simli harç,kaytan ve sim telle işlenir.
-Alt giyimde ise dokuma bezden yapılan kısa don giyilip bel kısmına yün veya pamukla dokunmuş dikdörtgen şeklinde kuşak ve üstüne de kolon sarılır.
-Kuşağın üstüne de ön kısma beyaz renkte,işlemeli yağlık/gergef peşkiri üçgen veya dikdörtgen şekilde takılır.
-Ayak giyiminde yün çorap ve üzerine tozluk ve tozluk bağı adı verilen püsküllü bir bağ bağlanır.
-Ayağa siyah yemeni veya tulumbacı ayakkabısı giyilir.
-Dursunbey ve Bigadiç İlçelerinde erkek giyiminde çeşitli farklılıklar görülmektedir.

BARANA GELENEĞİ
Barana kelimesi Farsça Barhana (Barhane) kelimesinden gelmektedir.Halk arasında konak,han gibi anlamlarda kullanılan bu kelime zamanla barana şekline dönüşerek topluluk adı olarak kullanılmıştır.
Bugün Anadolu’nun çeşitli yörelerinde gezek,oturak,sıra gecesi ve şeker bağlaması gibi adlarla sürdürülen geleneklerle benzerlikler de göstermektedir.

Esas itibariyle gençlerin kendilerini eğittikleri bir örgütlenme olan Barana’da eğlence bir araçtır.Daha sonraları toplumsal değişimlerin etkisiyle eğlence ön plana çıkmıştır.
Her yıl hasat bitiminde eylül ortası veya ekim başı gibi başlayıp Hıdrelleze kadar devam eden bu gelenek Balıkesir’in Dursunbey İlçesi’nde görülmektedir.

Hasat bitiminde Barana kurmak isteyen arkadaşlar biraraya gelerek Barana’yı oluştururlar.Bu aşamada önemli olan Barana’nın ismi ile görev bölümüdür.

Barana’da dört önemli görev vardır. Bunlar için seçimler yapılır:
a)Patron veya Başkan : Gençler arasında ve toplumda sayılan ve sevilen birisi seçilir.
b)Hakim veya Başkan Yardımcısı : Başkan olmadığı zaman onun yerine geçer.
c)Çavuş : Tarafsız ve adaletli birisi seçilir.
d)Çavuş yardımcıları veya Falakacı: Güçlü kuvvetli ve saygılı kişilerden seçilir.

Seçimlerin ardından ilk toplantının nerede yapılacağı kararlaştırılır.Toplantının günü ve yapılan seçilen cep defterine yazılır.Barana üyeleri 16 veya 17 kişiden oluşur.
Ayrıca Baranalarada üyeler arasında en fazla üç yaş fark olması gerekmektedir.Barana grupları akranlar arasında kurulur.
İlk toplantı bir evde olmaya başlar ve bu toplantılar kan kardeşliğini sembolize ettiği için “kanlı pilav” olarak ifade edilir.

Barana’nın İşleyişi:
-Barana üyeleri seçimin ardından bir Pazar akşamı sohbetin yapılacağı evde buluşmak üzere ayrılırlar. 
-Ev sahibi dümbelek, tef ve zilli maşadan oluşan müzik aletlerini bir çuvalın içine koyup evine götür. Ailesine Pazar akşamı evde toplantı yapılacağını ve hazırlık yapmalarını ister.
-Aileler yıllardır bu uygulamayı bildikleri için oğullarının barana üyesi olmasından gurur duyarak, büyük bir mutlulukla hazırlıklarını tamamlayıp Pazar akşamını iple çekerler.
-Pazar akşamı Barana üyelerinin tamamı sohbetin yapılacağı evin en yakınındaki camiye giderek yatsı namazını kılarlar.
-Cami çıkışında birlikte eve doğru yönelirler ve belli bir mesafeden sonra başkanın işaret vermesiyle ‘ Sabahtan Kavuştum’ türküsünü söylemeye başlarlar.

(Parçanın ilk dörtlüğü)
"Sabahtan kavuştum ben bir güzele
Güzel senin uykuların uçtu mu
Senin gönlün yad ellere düştü mü
Gülün bir tanesi sen kerem eyle (ben yandım)
Eve geldiklerinde merdiven dibinde şu parçaya geçilir:
Küçüğüm nereden gelirsin
Gasaved gönlümü alırsın (ben yandım)
Ergeç sen benim olursun
Gasaved gönlümü alırsın (ben yandım)"

-Ev sahipleri türküyü duyar duymaz kapının önüne çıkarlar ve gelenleri karşılarlar.
-Misafirler tek tek “hoş geldiniz, sefa getirdiniz” denilerek içeri alınırlar.
-Avluda hep birlikte bir iki dönüp oynadıktan sonra sohbetin yapılacağı odaya çıkılır. 
-Onları oda kapısında ev sahibi ve barana üyesi karşılar ve ‘evimize hoş geldiniz!’diyerek içeri alır.
-Odaya girişte belli bir sıra yoktur ama genellikle başkan önce diğer üyeler onun ardından içeri girmeye özen gösteririler.
-Oda ocaklığı(şömine) olan evin geniş odasına geçilir. 
-İçeride hasırlar serilidir. Hasırların üstüne kilimler vardır odanın kenarlarında yastıklar vardır. 
-Yastıkların hemen önünde oturanların rahat etmesini sağlayan minderler vardır.Ocaklığın yanı başına başkan tam bağdaş kurarak oturur,onun karşısına hakim oturur.
-Barana Başı’nın “rahat oturun” demesiyle sohbete şu türküyle başlanır:

"Eminemin çam dibinde sesi var
Varın bakın bohçasında nesi var
Bir yazmayla top püsküllü fesi var
Aman Eminem kalk gidelim dağlara
Mekân tutalım mor sümbüllü dağlara"

-Hakimin yanında çavuşun yardımcıları gelecek şekilde gençler karşılıklı otururlar. 
-Başkan gibi rahat oturan sadece hakimdir. Diğerleri diz üstü otururlar.
-Ev sahibi barana üyesi ve onun en can arkadaşları kapı açık ise kapının dışında dururlar. Herhangi bir hizmet görmek için hazır olurlar.
-Eve girildikten sonra,merdiven başında,oturulurken,söyleşiye başlarken hep ayrı özel ezgiler çalınıp koro halinde söylenir.
-Kırık hava,karşılama ve zeybek oynanır.
-Oyunlar esnasında oyunu bırakan kaşıkları bir arkadaşının önüne bırakır.Bu şekilde herkes oynamış olur.
-Başkanın “herrol” komutu ile oyunlara ara verilir.
-Ardından en yaygını “yüzük oyunu” olmak üzere çeşitli eğlencelik oyunlar oynanır.
-Daha sonra yemek yenir,kahveler içilir,masallar öyküler anlatılır,çeşitli konularda söyleşilir ve “Sohbet Övme” gibi çok özel ezgiler okunur.

Sohbet Övme Türküsünün ilk dörtlüğü şöyledir:
"Uzun çarşı baştan başa
Keklik seker taştan taşa
Geçmiş olsun (...........) paşa
Sevdiğim bir o,saydığım bir o
Olacak sohbet senindir
Senindir,gerçek senindir."

-Sohbet Övmede ayrıca o geceki ve gelecek toplantının söyleşilerini yapacak kişiler açıklanır.
-Sohbetin bir de yargılama bölümü vardır.Bu bölümde suçlular yargılanır ve suçlarına göre cezalara çarptırılır.
-Kumar oynamak,yalan söylemek,sarhoş olmak ve benzeri davranışlar suç sayılmakta ve suçlulara cezaları hemen uygulanmaktadır.
-Gizlilik Barana’nın önemli özelliklerinden biridir.Söyleşi yerinin açıklanması yasaktır.
-Sohbet ahbapları birbirlerini sevmek,saymak ve birbirlerine yardımcı olmakla yükümlüdürler.
-Baranalar tümüyle toplumsal,ahlaksal ve eğitsel bir kurum niteliğindedir.
-Dursunbey Baranası Türk geleneklerini sürdürmektedir.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Düğün Adetleri:
Günümüzde artık kırsal kesimde uygulanan bu adetler gün geçtikçe azalmakta ve çağa yenik düşmektedir.

Kırsal kesimde uygulanan evlilik aşamaları şöyledir:
-Görücü usulüyle kız beğenilir.Erkek tarafı yakınlarından birkaç kişi dünür olarak görevlendirilir.
-Dünürler iki kez kız evine giderler.
-Birincide iyi karşılanırlarsa ikinci gidişte kızı isterler ve söz kesilir.
-Söz kesmeye “el öpme” denir.
-Kız evine oğlan evinden yiyecekler ve giyecekler hediye olarak gönderilir.
-Kız evinde verilen davette oğlan evi hazır bulunur ve söz kesimi gerçekleşir.
-Perşembe veya Pazar gününe rastlayan bir gün için nişan tarihine karar verilir.
-Nişanda maddi güce göre her iki tarafta hediyeler alır ve nişanda bu hediyeler takdim edilir.
-Oğlan evi düğün yapmaya karar verdiğinde kız evine haber gönderir.
-Karşılıklı düğün hazırlıkları başlar.
-Kızın yengeleri kız tarafını,oğlanın yengeleri oğlan tarafını düğüne davet ederler.Buna “düğüne okuma” denir.
-Düğünün başladığı gün kadınlar arası eğlence yapılır ve buna “ikindi kınası” denir.
-Erkekler keşkek döğer,kına gezdirir ve misafirleri ağırlar.
-Bütün bunlar damadın yakın arkadaşı “sağdıç” ve arkadaşları tarafından yapılır.
-Bir de bayraktar vardır.Bu kişi düğün konvoyunun önünde Türk bayrağını taşıyan kişidir.
-İkinci gün “oturma” adı verilen eğlenceler yapılır.Bu günün akşamında da “Kına Gecesi” gerçekleştirilir.
-Düğünün ikinci günü davetli evlerden davul zurna eşliğinde hediyeler toplanır.
-Düğün eğlencelerinde kızlar ve erkekler ayrı evlerde toplanarak oyunlar oynanıp,maniler söylenir.
-Düğünün son gününde “Gelin Çıkarma” yani gelin alma gerçekleşir.
-Günün sabahında damadın arkadaşları toplanıp başta bayraktar ve arkasında konuklar ve akrabalarla kız evine giderler.
-Çalgılar eşliğinde kız evinden dışarı çıkar ve gelinin başına bereket gelmesi amacıyla buğday sepilir.
-Böylece damat evine getirilir.Bu arada kızın çeyizi de bu düğün kervanıyla birlikte veya daha önce erkek evine taşınır.
-Gelin erkek evine geldikten sonra odasına çıkarılır.
-Camide yatsı namazını kılan ve arkadaşları tarafından eve getirilen damat çeşitli şakalarla birlikte gerdeğe girer.
-Birkaç gün sonra da kız evi ve erkek evinin ziyaretleriyle evlilik töreni sona erer.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

HIDRELLEZ :
Mevsimlik bayramlarımız içerisinde yer alan ve halkımız arasında baharın başlangıcı olarak kabul edilen Hıdrellez Kültür-Bahar Bayramı her yıl 6 Mayıs günü kutlanmaktadır.Hıdrellez günü Hızır ve İlyas Peygamberlerin yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilmektedir.Bugüne Hızır günü denilmektedir.


Halk arasında kullanılan takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır:
6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre: Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini,
8 Mayıs’tan 6 Kasım’a kadar olan süre: Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır.

Bu yüzden 6 Mayıs günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başlaması ve hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış, Hızır’ın yeryüzüne inip zor durumda olan insanlara yardım ettiği gün olması nedeniyle mevsimlik bir bayram olmuştur.

Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hıdrellez Bayramı etkin olarak kutlanmaktadır.Hıdrellez günü yeşillik alanlarda,su kenarlarında veya türbe, yatır yakınlarında yapılır.
Bu yerlere gidilerek Bahar bayramı coşku içinde kutlanır.Hıdrellezden önce çeşitli hazırlıklar yapılmaktadır.
Bu hazırlıklar,evin temizliği,üst-baş temizliği,yiyecek içeceklerle ilgili hazırlıklardır.Hıdrellez gününden önce evler baştan başa temizlenir.
Çünkü temiz olan evlere Hızır’ın uğrayacağı düşünülür.Aynı zamanda Hızır’ın eve kolay girip bolluk bereket getirmesi için kapı ve pencereler açık bırakılır.
Hıdrellez günü ateş yakılır.Bu gün yaz ayının başladığı gün olarak kabul edildiğinden,kış günlerinin son işaretini yok etmek istenilmektedir.

Hastalıklardan korunmak isteyenler dua ederek yeşil çimenler üstüne yatarak yuvarlanırlar.
5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece gül dallarına bozuk paralar kırmızı atlas keselere sarılarak bağlanır.Önümüzdeki yılın bereketli geçmesi istenilmektedir.
Kısmeti çıkmayan kızların başında kilit açılır. 
Baht açma törenleri yapılır ve bu törene “dağara yüzük atma” denir.
Balıkesir’de yaygın olan diğer bir gelenekte Çırpılı Dede ve Çömlek Kıran Dede adlarıyla bilinen iki ziyaret yerine gidilmesidir.Bu yerlere de adaklar yapılır.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Halk Mimarisi : 
Anadolu gibi tarihin derinliğine yaşandığı, uygarlıkların kesiştiği toprak parçasında bugüne ulaşan mimari mirasın korunması büyük önem taşımaktadır.
Ülkemizde korunması gerekli kültürel varlıklar arasında "geleneksel sivil mimarlık örnekleri" büyük yer tutmakta ve önem taşımaktadır. Balıkesir geleneksel evleri toplumun geçmişini, ekonomisini ve yaşam biçimini bizlere yansıtmaktadır.

İlimizde Anadolu geleneksel ev mimarisini yansıtan örneklerin hemen hemen çoğunluğu kentimizin l5. yüzyıldan kalma çekirdek dokusunu oluşturan Aygören, Dumlupınar, Karaoğlan ve Karesi Mahallelerinde yer almaktadır. Bugün az sayıda ayakta kalabilen bu evlerin tamamı 19.yy. sonu-20.yy. başına tarihlendirilmiştir.


Yapılar dama planlı ve dikey kesişen sokakların üzerine sıralanmışlardır. Evlere bakıldığında iç ve dış cephelerinde sadelik göze çarpmaktadır. Evlerin içinde kalem işi duvar ve tavan tezyinatları bulunmamaktadır. Buna, karşılık iki özel örnek dışında basit ahşap tavan süsleri görülmektedir.
Genel olarak ev yapısı taş temelli, ağaç merteklerle destekli ve genellikle dış üst kat cepheleri ahşapla kaplı şekildedir.

İlimizdeki evlerin başlıca özelliklerine bakıldığında :
- Taşıma sistemi, çamur harçlı-taş örgü duvardan oluşmuştur. .
- Evler genelde arazinin kot farkından oluşan bodrum ile üzerine yapılmış bir veya iki kattan oluşurlar. Binaların zemin katları mutfak ve kiler gibi servis mekanları olarak düzenlenmiştir. Üst katlar ise sofanın iki yanına yerleştirilmiş yaşam mekanları şeklinde kullanılmıştır.
- Evlerde sofa gerisinde bulunan yüklük veya dolap ile odalara da yüklük ve gusülhane yerleştirilerek sade fakat fonksiyonel mekanlar yaratılmıştır.
- Üst katlarda taşıyıcı sisteme ahşap kiriş ve hatıllar dahil edilmiştir. Dış ve iç cephelerde ahşabın dayanıklılığı ve dekoratif özelliğinden faydalanılarak ahşabın sıcaklığı evlere yansıtılmıştır.
- Ahşap iskeletli duvarlar sayesinde yapının yükü zemine aktarılmıştır.
- Saçaklar iklim şartlarına uygun olarak çok geniş değildir.
- Tek veya çift taraflı merdivenlerle ulaşılan ana girişler iki sütunla desteklenen bir revakla geri çekilmiştir.
- Yukarı sürmeli giyotin tipinde yapılmış dikdörtgen, sık ve küçük pencereler ile cephe hareketlendirilmiş ve aydınlık mekanlar yaratılmıştır.
- Yapılarda düz ve çıkmalı olmak üzere iki çeşit cephe tipi görülür. Çıkmalı cephede üst kat çıkmaları sade eliböğründeler (payandalar) ile desteklenmiştir.
- Cepheye hakim olan kat, pencere ve çıkmalar ile dışa açılan "esas yaşam" katıdır.

Ayvalık Evleri:
Ayvalık Evleri Roma ve Helen yapı izlerini taşıyan “Neo-Klasik Mimari” çizgisi taşımaktadır.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

EFSANELER

Sarıkız Efsanesi
Marmara ve Ege bölgelerini birbirinden ayıran ve genç dağlar grubuna giren Kazdağları'nın en yüksek tepesine Sarıkız Tepesi adı verilmektedir. Bu tepenin adı hakkında pek çok efsane anlatılmaktadır.

Çok eski zamanlarda Güre köyünde çok güzel bir kız varmış. Bu kızı köyün bütün gençleri sever ve evlenmek isterlermiş. Adı Sarıkız olan bu güzel kı­zın babası ise bin bir zahmetle büyüttüğü kızını, ta­lip olan gençlerin hiç birine vermezmiş. Bunun üze­rine gençler Sarıkız'a iftira etmişler. 

Köylüler de Sa­rıkız'ın babasına giderek:
"Kızın kötü yola saptı. Ya kızını öldürürsün ya da buralardan çekip gidersin" demişler.
Düşünüp taşınan baba, kızını öldürmeye kıyamaz; ancak köylülerin yüzüne bakabilmek için Sarıkız'ı gözden uzak tutmak gerektiğini düşünür.Kızını yanına alan baba, Kazdağı'nın zirvesine çıkar ve güttükleri kazlarla birlikte kızını bırakıp geri dö­ner. "Kurt kuş yerse de gözüm görmesin, yaşarsa da herkesten gizli yaşasın" demiş.

Kazdağı'nda kalan Sarıkız ölmemiş ve kazlarını güt­meye devam etmiş. Hatta yolunu, izini kaybedenle­re yardımcı olmuş. Bu durum kısa zamanda babası­nın kulağına gitmiş.Kızının ölmediğini öğrenen baba, Kazdağı'na kızının yanına çıkmış. Dağda kaz çobanlığı yapan Sarı­kız, babasını görünce sevinmiş, ona yemek ikram etmiş. Yemek sırasında babası kızından su istemiş. Sarıkız elini uzatarak kilometrelerce aşağıdaki Gü­re çayından su alarak babasına vermiş. Babası kızı­nın ermiş olduğunu görünce pek sevinmiş.
Sarıkız'ın öldüğü ve bugün kabrinin bulunduğu ye­re Sarıkız Tepesi, babasının öldüğü yere ise Babate­pe veya Kartaltepe adı verilmektedir.


Başka bir efsaneye göre de delikanlının biri güzeller güzeli bir kıza aşık olmuş. Kız, evlenme şartı olarak, delikanlıdan gücünü is­patlamasını istemiş. Bu şarta göre delikanlı sırtına yüklenen tuz çuvallarını taşımak zorundadır. Deli­kanlının sırtına tuz çuvalları yüklenmiş. Yamaçtan tırmanırken çuvallar dengesini kaybetmiş ve deli­kanlı yuvarlanarak göle düşmüş. Tuzlar ıslandıkça çuvallar ağırlaşmış ve delikanlıyı suyun derinlikleri­ne çekmiş.Köy halkı bu acıya sebebiyet verdiği için kıza öfke­lenmişler. Ona yumurtalar atmışlar. Sarı Kız adı da buradan kalmış.

Öfkeleri yatışmayan köylüler babasına giderek kızı­nı şikayet etmişler ve onu yok etmesini istemişler. Babası yumurtalara bulanmış kızını alıp tepeye çık­mış. Kızını öldürmeden önce abdest alıp namaz kıl­mak isteyen baba kızından su bulmasını istemiş. Kız delikanlının boğulduğu gölün suyundan getirmiş. Su tuzlu olduğu için babası yeniden tatlı su bu­lup getirmesini istemiş. Bunun üzerine kız ayağını yere vurmuş, o anda yerden bir kaynak suyu fışkır­maya başlamış. Durumu gören babası kızının ermiş olduğunu anlamış ve onu öldürmekten vazgeçmiş. Kimsenin zararı dokunmasın diye de suyun etrafını taş duvarla çevirmiş.


Kaz dağlarının zirvesindeki bu kaynak, bugün hala yörede şifalı olarak bilinmektedir. Ayrıca hem Sarı­kız'ın, hem de babasının öldükleri yerler kutsal sa­yılmaktadır. Babasının öldüğü ve bugün kabrinin bulunduğu kabul edilen yere Kartaltepe veya Baba­tepe; Sarıkız'ın kabrinin olduğu tepeye ise Sarıkız Tepesi adı verilmektedir.
Kazdağı'nın zirvesinde bulunan Sarıkız'ın kabri bu­gün de yöre halkı tarafından ziyaret edilmektedir. Her yıl 14-16 Temmuz tarihleri arasında Akçay' da yapılan Zeytin Festivali'nde Sarıkız da temsil edil­mektedir. Ayrıca Sarıkız'ın kabri başında herkesin dileğini yazabildiği büyük bir dilek defteri bulun­maktadır.

Kaynak:
http://tr.wikipedia.org/
http://www.balikesirkulturturizm.gov.tr/


-->


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

xxxxxxx