6.2.13

Balıkesir EğitimTarihçesi(Tekkeler-Zaviyeler)



BALIKESİR İLİ EĞİTİM TARİHÇESİ, TEKKE ve ZAVİYELER

Balıkesir Bölgesinde ilk eğitim faaliyetinin, Roma İmparatorluğu zamanında, Misyalı’ların yaşadığı alan içerisindeki Edremit/Kaz Dağlarında(İda) başladığı bilinmektedir.

Diyotim isminde bir Rum Şairin, Kaz Dağları tepesinde açtığı okulda öğrencilerine dil ve edebiyat dersleri verdiği, yöredeki kalıntıların incelenmesiyle ortaya çıkmıştır.

Osmanlı Devleti kuruluş aşaması ve öncesi zamanlarda gerek mesleki ve gerekse diğer sosyal konularda öğretim  görevi Ahi Teşkilatları(Loncalar) ve değişik ulemalar tarafından kurulan örgütler tarafından yerine getiriliyordu. 


Bunlardan belli başlı olanlar :
Ahi Örgütleri(Fütüvvet örgütleri), Alp Örgütleri(Gaziyan-ı Rum), Bacıyan-ı Rum(Kadınlar örgütü), Abdalan-ı Rum(Dervişler, Türkmen Babaları, Tarikatlar), Mevlevi ve Babai Tarikatları gibi örgütlerdir.
Bu örgütler kendi bünyelerinde ve alanlarında eğitim verdikleri gibi, halkın bir merkezde toplanıp yerleşik düzene geçilmesinde büyük rol oynadıkları bilinir.
Balıkesir Bölgesi Babailik ve çeşitli meslek dallarındaki Ahilik teşkilatlarının en yaygın olduğu bölgeler arasında gelmektedir.


Bu örgütlerin merkezleri, kurulan zaviyeler, tekkeler ve özellikle Yıldırım Beyazit Medresesi(Eski Cami Medresesi) Balıkesir’in ilk öğretim kurumları olarak tarihe geçmiştir.
Osmanlı Döneminde de Ahi başındaki Pirler, şeyhler, Babalar, Dervişler etkinliklerini sürdürmüşler, öğretim konusunda büyük roller üstlenmişlerdir.


Bunlardan, Abacılık mesleğinin Piri(Kethüdası) Abdullah Baba, Ünlü Hasan Baba ve Vakfiyelerin yetkilisi ve Fatih’in Hocası Zağnos Paşa, Şahanhisar mahallesinde  birer Zaviyesi olduğu bilinen Ahi Mehmet ve Ahi Mustafa, 15 nci yüzyılda Balıkesir sosyal yaşamında oldukça etkili olan ve Buhari’nin en gözde müritlerinden Şeyh Lütfullah (Mezarı kendi adına yaptırılmış Şeyh Lütfullah Camiindedir). 


Hacı Bektaşi’yi ziyareti dolayısıyla Balıkesir’e gelen Ahmet Yasevi’nin müritlerinden Sarı Saltuk(Mehmet Bahadır), (Edremit yöresindeki Alevi’lerce saygıyla anılan Sarı Saltuk’un Sarı Kız Efsanesi ile ilişkili olabileceği, bazı araştırmacılarca iddia edilmektedir), Fatih devrinde Edremit’e gelerek zaviyeler açan ve özellikle Mestçi Esnaf arasında büyük saygı gören Şeyh İlahi gibi saygın liderlerin bölgede varlığını ve etkisini sürdürmesi yanında İshak Baba’nın bir zaviye kurması, Paşa Sultan tekkesi, Hamza Bey Zaviyesi gibi birçok tekke ve zaviyelerin varlığı, Balıkesir’de 16 ncı yüzyıla kadar geçen zaman içerisinde sosyal  ve düşünsel yaşamın ne kadar canlı olduğu ve zirveye yükseldiği hakkında kesin fikir vermektedir.


Halkın bilinçlenmesinde ve eğitiminde büyük roller üstlenen bu örgütlerin etkinlikleri ve saygınlığı, Osmanlı Devleti’nin, İslamın Sunni Mezhebine ağırlık vermesi ve Hanefi görüşünü benimsemesi, zaman içerisinde yavaş yavaş hızını kaybetmeye başlamıştır.

Herne kadar Ahilik ve diğer birkaç lider grupları varlığını sürdürmüş, tekke ve zaviyeler yerini korumuş isede, ağırlık Tekke ve zaviyelerden Medreselere, Ahi ve Şeyhlerden Ulemalara geçiş süreci başladıktan sonra, bu örgütlerin  eski etkinlikleri zaman içinde yok olmaya yüz tutmuştur.


Osmanlı Devleti zamanında , Yönetici ve görevli kadrolarda Ahi’ler, Alp’ler, Türkmen Şeyhleri, Abdalan  Örgütlerinin yetiştirdiği kişiler karşımıza çıkarken, İmparatorluk sistemine geçişten sonra artık, devlet dairelerinin alt katlarına dahi bu örgütlerden yetişenler alınmamaya başlamış, bunların yerini “İlmiyeli” diye adlandırılan Medrese çıkışlılar almaya başlamıştır.

Medreselerde, İslam Sunni mezhebinin Hanefi kolu öğretisi ders olarak verilmektedir. İslam dininin en radikal, en baskıcı ve bağnaz mezhep dalı olan Hanefi’likde, kayıtsız şartsız devlete, dolayısıyla Hakana bağlılık esastır, Bir Müslüman dinin tüm kural ve ibadetlerini yaşarken yerine getirmek zorundadır ve bunun af edilmesi söz konusu olamaz.

Yöneticiler bu kuralları takip etmek, icabettiğinde cebren yaptırtmak zorundadır, gibi kur-an la hiç ilgisi olmayan, saçma sapan dikta rejimi meraklısı Emevi uydurması yorumları içermektedir Hanefi’lerin ana ilkesi.
Tabi bu durum Ulu Hakan’nın, Devlet Büyüklerinin, Dini erkanın, hatta günümüzde kendilerini muhafazakar olarak tanıtan siyasetçilerin çokda işine gelmektedir.

Olayın içine birde, binlerce yıl öncesi akıllı bir Maya Din adamının icadı olan “Şehitlik Mertebesi” ni koyunca, yemede yanında yat gibi bir devlet idaresi çıkar ortaya.

Ölüme hazır bir halk, suskun, bağlı, sorgusuz, verirsen Yaşa Ulu Padişahım, Allah devlete millete zeval vermesin diyen, vermezsen gıkı çıkmayan, varsa yoksa dertleri öbür dünyaya endekslenmiş bir sessizler ordusu.

Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinin ardından kurulan ve 300 yıla yakın bir zaman içerisinde, halka ve müritlerine gerek iş konusunda ve gerekse sosyal yaşam ve yerleşik düzen konularında ders veren, onları eğiten, Ahiler, Alpler, Abdalan Örgütleri, Babalar, Türkmen Beyleri ve Tarikat şeyhleri’nin faaliyet alanları, XV nci Y.Y.dan itibaren iyice daraltılmış, toprak varlıkları ellerinden alınmış, siyasal konulara girilmemek şartıyle, tamamen pasifize bir durumda ayakta kalmalarına izin verilmiş, Cumhuriyet’in ilanından sonra ise resen hukuki durumları son bulmuştur.


Zamanında bulunduğu mevkilere değer kazandıran, eğitim ve öğretim veren merkezlerden Tekkeler, Zaviyeler ise bir çoğu içinde yeşil çuhalarla örtülmüş mezarlar bulunan türbelere dönüştürülmüş, cahil ve batıl inançlara bağlı bir takım insanların umut ve adak mekanı haline gelmiştir.


-->




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

xxxxxxx